Posts tagged seyyahlık

Bir Yılbaşı Anısı – Doğu Ekspresi

Bir yıl daha bitiyor ve bizi karantinalı bir yılbaşı akşamı bekliyor. Yıl biterken aklıma geçirmiş olduğum en keyifli yılbaşı akşamı düştü ve blogumdaki “seyyahlık” başlığının altına ilk yazımı ekleyeyim istedim.

Yıl 2018, aylardan Kasım…

Ruhen nasıl bir evrilme nasıl bir aydınlanma ve dönüşüm halindeydim, anlatamam. Bir şey yapmak ve 2018 in son gününü güzel geçirip, 2019’a dileklerimi çok kalpten ama bir o kadar da taze hislerle iletmek istiyordum. Ve çok sevdiğim bir dostumla dedik ki biz bu yılbaşına yaşadığımız yerlerde girmeyelim ve Doğu Ekspresi ile alakalı tüm blogları okuduk. Bilet nasıl alınır? Nasıl gezilir? Ne yenir?

Bilet alma işi tam bir dakik insan işi. Seyahat etmek istediğiniz tarihten tastamam 30 gün önce biletler TCDD’nin sitesinde satışa çıkıyor. Ama bir çok tur firması blok alım yaptığı için bireysel yakalamanız çok zor. Seyahatimize 30+1 gün varken gece 23.30 itibari ile oturduk bilgisayar başına. Ve saat 01.20’ye kadar verdiğimiz uğraşın sonunda yol arkadaşım Nazlı yakaladı bileti ve aldı 😊 Artık bizim de 31 Aralık 2018 sabah 08.00 için 2 adet biletimiz vardı 😊 Herkes Ankara-Kars yönünü tercih ederken biz yılbaşı gecesinde yollarda olalım ve tüm yılımız gezerek geçsin diye ters yönü tercih etmiştik. Kars’tan Ankara’ya trenle gelecektik ve yeni yılın ilk dakikalarında hangi il sınırında olacağımızı bilmemek çok heyecan vericiydi. Geriye sadece Kars’a gidiş için uçak bileti almak, kalacak ve gezilecek yerler bilgilerini derlemek kalmıştı ve onlar tren biletine nazaran çok daha kolay halloldu. Artık geri sayım başlamıştı ve günler sanki yetmiş iki saat olmuş gibiydi, geçmiyordu.

Bu süreçte Kars içerisinde bizi gezdirecek taksiyi Facebook’ta yer alan Karsrail grubu üzerinden ayarladık ve hiç tanımadığımız bir çift de bize dahil oldu. Sadece o zaman birbirimizi gördük, galiba isimlerini de hatırlayamıyorum şuan 😉

O güne gelene kadar birtakım aksilikler de oldu ama oralara hiç girmiyorum.

Ve 29 Aralık öğle saatlerinde Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan Kars’a uçtuk. Benim o zamana kadar yaptığım en uzun uçuştu sanırım. Kars’a indiğimizde her yer bembeyazdı. Bir Ege’li, bir Akdeniz’li olarak karla hiç bu kadar yakınlaşmışlığımız yoktu. Bunun heyecanı sanırım kelimelerle anlatılmaz.

İlk gün Kars Kalesini, Kars Müzesi’ni ve merkezdeki tek yön sokakları gezdik. Hakikaten öyle. Sokaklar tek yön ve gittiğiniz sokaktan geri dönemiyorsunuz.

Ve sıra geldi akşam yemeğine. Benim inandığım bir şey var, gittiğin yerde  asla yemem dediğin şeyler de olsa, oraya özgü bir şey ise tadılmalı..  Derken kendimizi Kars Sofrası’nda bulduk. Ve kurduğum cümle; buraya özgü ne varsa az az alalım, hepsini tadacağım 😊 Bu arada en meşhur tadı tabi ki kaz eti ve kaz eti tuzda pişirilen bir yemek. Ve ben o tarihte kortizon alıyorum, dikkatinizi çekerim. Dönüşte yanaklarım birazcık tombikti. 😊 Kaz eti, evelik aşı, hengel, un helvası ve turşusu olmak üzere her şeyi bir akşamda tatmıştık. Her yörenin farklı yemekleri mutlaka var ama Kars’ın damak tadı güzel bence. Her şeyden önemlisi peynir var memlekette 😊

 

İkinci gün sabahın erken saatlerinde önce Anı Harabelerine sonra da Çıldır Gölü’ne gittik. Anı Harabeleri’ne giderken yolda arabanın bozulmasını saymazsak her şey tadındaydı.

Anı Harabeleri 2012 yılında Dünya Mirası Listesi’ne geçici olarak dahil edilmiş; 2016 yılında ise Dünya Mirası olarak tescil edilmiş bir yer. Burayla ilgili tüm bilgilere Wikipedia’dan ulaşabilirsiniz.

Benim en çok ilgimi çeken yer tabi ki Meryem Ana Kilisesi oldu.  Kiliselere bir merakım olduğu kesin.

Hani bir adım öteye geçsem Ermenistan’da olacak şekilde Anı Harabeleri’ni gezdik, tozduk ve bolca fotoğraf çektik. Her bir yerde başka tarih kokusunu hissetmek ayrı bir keyifti.

Çevirdik rotamızı Çıldır Gölü’ne. O nasıl bir güzellik. Adeta ucu bucağı olmayan bir buz pistiydi bizi karşılayan.

Çıldır Gölü, Ardahan ve Kars sınırlarında yer alan Doğu Anadolu’nun en büyük tatlı su gölü ve yılın kış aylarında donup, üzerinde yürüyebileceğiniz bir göl. Bir de balık turizmi var ve balık yiyebileceğiniz mekanlar mevcut.

Çıldır Gölü’nün üzerinde gün ışığı öyle güzel süzülüyor ki. Gezdik, yürüdük ve evrene mesajlarımızı Çıldır Gölü üzerinden yolladık. Ve bir yerde -ki ismini hatırlayamadım- balık yedik. Evet beni bilenler bilir, balık yemem ama orada bir parça tadına baktım 🙂

2.günün sonunda ertesi günkü tren yolculuğu için alışverişimizi yapıp sabahı beklemeye başladık.

Ve sabah oldu, erken saatte Kars Garı’nda trenin hareket saatini beklemeye koyulduk.

 

Biz iki kişi yataklı vagondan yana kullanmıştık tercihimizi ve aşırı bize özel olan minicik bir alan yarattık. Arkadaşımın kardeşi bize her bir yemek masamız için farklı farklı konsept hazırlıkları yapmıştı. Sanırsınız orada aylarca kalacağız. Hepsi ayrı ayrı güzeldi.

Kahvaltı masamız şöyleydi mesela. Adeta bir anne kahvaltısı tadında.

Tren ortalama 80-90 km hızla seyrine devam ederek öğle saatlerine doğru Erzurum’da ulaşıyor. Erzurum’a yaklaşık yarım saat kala vagonlardan çağ kebabı siparişleri alınıyor ve bunu hazırlayan restoran siparişleri Erzurum Gar’ına getiriyor. Hem mobil hem paket servis 🙂

Ben ki hiç koyun eti yemem ama oraya özgü gıdalara şans vermeye meraklı biri olarak tabi ki koyun etinden yapılmış çağ kebabını da denedim. Beğendim mi? Çok hatırlamıyorum 🙂

Minicik radyomuzdan, bir ay boyunca beraberce seçtiğimiz güzel şarkıları dinleye dinleye, karın inanılmaz güzelliğini seyrede seyrede akşamı ettik.

Yılbaşı akşamı da tabi duruma uygun bir masa hazırladık ve yeni yıla dair dileklerimizi, assoliste istek yapar gibi peçeteye yazıp camlara astık.

Aşağıdaki linkte göreceğiniz gibi on yılda biriktirdiğimiz anıları camlara asıp başladık geceye. Hatta öyle güzel bir ortam kurmuştuk ki başka vagondan bir fotoğrafçı gelip vagonumuzu ve bizi karelemişti.

https://www.youtube.com/watch?v=sJVXmVECJlE

Saat tam 00.00 olduğunda sanırım Sivas dolaylarında bir yerdeydik. Hiç tanımadığımız ve belki bir daha hiç görmeyeceğimiz insanlara ondan geriye saydık. Çok keyifli bir deneyimdi. Yeni yıla güzel dileklerimizi pasladık.

Yeni yılı çok sevdiğim dostumla ve bambaşka bir yerde karşılamak çok ama çok keyifliydi. Tüm yıl birlikte bolca vakit geçirmeyi diledik. Nitekim 2019 da birlikte güzel seyahatler yaptık ve geçmiş on yılda geçiremediğimiz zamanların acısını çıkardık.

Tam 27 saat sürmüştü ve sabah olmuştu.. Yollar biterken tabi karlar da bitti ve biz Ata’mın memleketine ayak bastık. İçimin tuhaf huzurla dolmasının yegane sebebi Ata’mın topraklarına ayak basmamdı bence. Ankara’nın meşhur simidi ve demleme çay ile gezerek kahvaltımızı ettik. Ankara Kalesi’ni ve Taş Bebek Cafe’yi gezdik. İlk etapta adeta binlerce Chucky ile karşılaşmış gibi hissetsem de çok beğenmiştim. İçeride sayamayacağımız kadar çok bebek vardı 😊

Elbette buraya kadar gelmişken Ata’mızı da ziyaret ettik. Özlem giderdik..

Sonra yavaş yavaş günlük hayatlarımıza dönmek için evlerimizin yolunu tuttuk.

Bizim için geçirilebilecek en keyifli yılbaşıydı bu. Hem emek hem şans bizimleydi ve çok güzel bir deneyimdi. 2020 yılı sonunda hala Doğu Ekspresi’nin bir cezbediciliği var mıdır emin değilim ama iki yıl önce ses getiren seyahatlerden biriydi. Bundan sonra Van Gölü Ekspresi’ni deneme kararı almıştık ki araya kurumsal hayatlar girdi. Son 9 aydır da ülkece savaştığımız pandemiden dolayı birlikte planladığımız iki seyahat daha havada azot oldu. Umarım 2021 yılında daha keyifli yolculuklar bizi ve sizi bulur…

Hoş gel, hoşluklarla gel sevgili 2021…