Date Archives Haziran 2014

Babalar Gününe Dair

“Karadutum çatal karam çingenem,

Nar tanem, nur tanem, bir tanem”

Diye sevdi babam beni belki de yirmi yaşına kadar, hala da arada böyle seslenir büyümeyen kızına…

Ben ise ona yıllardır değişmeyen bir şekilde; İlk Aşkım diye…

 

Ne kadar güven vericidir bir babanın desteğini sırtında hissetmek, tam düşmeye yakın olduğunu hissettiğinde “haydi bir daha dene” diyen o güven verici sesi duyabilmek…

 

Bizim evde; küçüklüğümüzde bir gelenekti: Anneler gününde baba ile iş birliği yapıp anneye; babalar gününde anne ile iş birliği yapıp babaya hediye almak.

Peş peşe gelen bu iki ay hep heyecanlı, hep neşeli ve hep kıpır kıpır geçirilirdi.

 

Babalar günü hayatımıza bir Amerikan İç Savaş Gazisinin kızı sayesinde girmiş ve ilk kez 1910 yılında Washington’da kutlanmıştır. 1924 yılında ABD başkanı tarafından desteklenmiş fakat resmi olarak ilan edilmemiştir. 1966 yılında dönemin başkanı; her yıl haziran ayının 3.haftasının Babalar Günü olarak kutlanacağının bildirisini yayınlamıştır ve 1972 yılında başkan Richard Nixon’ın imzasıyla bu özel gün ABD’de resmi tatil olarak ilan edilmiştir.

 

Doğuşu açısından bizim kültürümüzle var olmamış fakat şiddetle bağrımıza bastığımız bir gündür babalar günü. Nitekim benim de anneler günü varsa babalar günü de olmalıdır diye düşüncelerim var… 🙂

İşte hepimiz için özel olan bu gün için 2007 yılında babama yazdığım çocukça bir şiirden küçük bir kesit eklemek istiyorum.

 

“Gözlerim zamansız ıslandığında,

Yaşlarımı paylaşacak şefkat dolu avuçlarını,

Acımı dindirircesine baktığın gözlerini,

Her düştüğümde elimden tutup, sırtımı sıvazlayıp;

“Hadi kızım bir daha dene” diyemeyeceğin günleri yaşamaktan,

Çok korkuyorum babacığım…”

 

Ve yazıma bu yıl gördüğüm en güzel babalar günü reklam metninden bir cümle ile noktayı koymak istiyorum:

Hangi navigasyon sistemi babalarımızdan daha iyi yol gösterebilir ki?

Bize her zaman en doğru yolu gösteren babalarımıza saygılarımızla…

İş Görüşmesine Davet Etmek Sanattır

İş görüşmesi iki taraflı sürdürülen, aslında basit bir iletişim sürecidir. Ancak görüşme masasının her üç tarafında da (aday, görüşmeci, gözlemci) bulunmuş birisi olarak; başarılı bir görüşmenin temelinde adaya gereken önemi vermenin önemli bir etken olduğuna inanıyorum. Bu nedenle görüşme sürecinin başından sonuna kadar adayımıza değer verdiğimizi hissettirmemiz gerektiğini düşünüyorum. İşte bu iş görüşmesi sürecinin “davet etme” aşamasında dikkat etmemiz gerektiğine inandığım üç ana konu:

1-Müsait misiniz sorusu çok vaktinizi almaz

Numaraları çevirdik, telefonumuz çaldı ve karşıdan yabancı numarayı görmüş adayımız merakla telefonu açtı. İlk olarak sıcak bir merhaba deyip görüştüğümüz kişinin doğru olup olmadığını teyit edelim. Sonrasında nereden, ne için aradığımızı açık bir şekilde ifade edip karşımızda ki sesin sahibinin müsaitlik durumunu öğrenelim. Aday olarak seçtiğimiz kişi çalışıyor olabilir, hasta olabilir, vardiyalı bir çalışan olup uyuyor olabilir.

2-Aday demek her saat görüşme için müsait olduğu anlamına gelmez

Diyelim ki müsait bir adayla karşı karşıyasınız ve konuşma ilerlemekte. Nereden, hangi pozisyon için aradığınızı ve adayımızın hala iş arayışında olup olmadığınızı öğrendiniz ve sıra geldi ilk görüşme için randevu almaya. Bu aşamada elbet öncelikli olan sizin verdiğiniz tarih ancak karşımızda ki aday belirlediğimiz görüşme tarih ve saati için uygun olmayabilir. Bu durumda adaya eksi puan veren meslektaşlarım olduğunu düşünerek diyorum ki lütfen yapmayın. Müsait olmamak demek o işi istemediği anlamına gelmez. Ve eğer böyle bir durum ile karşı karşıya kalırsanız lütfen alternatif görüşme tarih ve saatiniz elinizde hazır bulunsun. Ben programımı kontrol edip size tekrar döneceğim gibi cümleler sarf edip; kendinize kayıp zaman adaya da karın ağrıları yaşatmayın.

3-Söz uçar yazı kalır demişler ve doğru da söylemişler

Görüşmenin ardından bu detayları yazıya dökmek ve karşı tarafa bir kolaylık daha yapmak biz ik cıların boynunun borcu olsa gerek 🙂

Adayımıza bir mail hazırlıyoruz. Bu mailinin görüşmenin tarih, saat, kiminle, hangi pozisyon için görüşeceğini içermesine dikkat ediyoruz. Ve adaya içten ve samimi olduğumuzu gösteren bir başarılar notunu da eklemeyi unutmuyoruz.

Ve son olarak eğer elinizde mevcut ise bir de görüşme yerinin krokisini gönderirseniz gecikmeleri ve kayıp zamanı önlersiniz diye düşünüyorum.

Bunları yapmazsanız görüşme olmaz mı? Hayır, elbet olur ama neden karşımızdaki kişiye biraz daha kolaylık sağlayıp, içten davranmayalım ki? Aday konumunda geliyor olması her istediğimizi koşulsuzca yapacağı anlamına gelmiyor diyor tüm görüşmelerinize mümkün olduğunca hassas yaklaşıp, empati kurarak girmenizi diliyorum.