Posts tagged işe alım

Bir İş Başvurusu Anısı

Hani benim bloğumu ziyaret ettiğiniz zaman sağ üst köşede bir cümle var ya;

“Şiddetli yaşanmışlık içerir” diye, işte şimdi yazacaklarım bu cümlenin birebir aynası şeklindedir.

İnsan kaynakları çalışanı olmak ciddi bir iştir, işe alım fonksiyonu ise belki de insan kaynakları içerisindeki en önemli kalemdir. Çünkü işe alım yaparken öyle geniş bir kitleye ulaşırsınız ki, bu süreç firmanızın dışarıya yansıyan yüzü, işveren markasına bakışınız, gizlilik politikanız ve hepsinden mühimi insan kaynaklarına bakış açınızı ortaya koyar.

Şimdi yazacağım olay bizzat benim başımdan geçen bir vakadır ve bu nedenle sadece firma adını ifşa etmeden yazma umudu içerisindeyim.

Ben bir gizli ilana başvurmuşum, ilan başlığı: Otomotiv sektöründe öncü firma

Yıl bilmem kaç, ama ay Ocak! Soğuk bir kış günü çok merak ettiğim ve çok da çalışmak istediğim bir sektör olan otomotiv sektöründe faaliyet gösteren bu kurumdan bir görüşme teklifi aldım. Nasıl havalara uçtum anlatamam. Neyse gittim görüşmeye, çok cici bir bayan ile görüştüm. Epeyce de sürdü mülakatımız. Sonrasında online bir İngilizce testi yapacağını söyledi, gerçekten alınmış bir biletim olduğunu ve bu nedenle sınavı evden yapma şansım olup olmadığını sordum ama orada yapmamı istediler ve ekstra bir bilet daha aldım. Neyse hiç mevzu değil, zaten eco biletti 🙂 Biraz panik biraz yetişme telaşı derken tam verim alamadım sınavdan derken evime döndüm. Ama yapılan İngilizce konuşma sınavının sonucunun olumlu olması beni ümitlendirdi ve benim için olumlu bir mülakat olduğunu düşünerek heyecanla beklemeye başladım.

Aradan 3-4 gün geçti geçmedi, tekrar aradı cici bayan. Dedi ki sizi müdürümüzle tanıştıracağım. Ben uçtuğum havaları göremeyecek kadar yükseldim mutluluktan. Epeyce hazırlandım görüşmeye.

Her neyse gittim, okuduğumuz ortak bir kitaptan konuşabilecek kadar sohbet muhabbet kıvamında bir mülakat geçirdik ve ben döndüm. Bu arada kendi içimden diyorum ki “oldu bu iş”.

Tüm bu süreç toplamda 10 günde filan gerçekleşti. Acayip hızlı yani. Kendi içimde seviniyorum filan.

Arada sırada cici bayanı arıyorum, süreç devam ediyor, yoğunluktan bekletiyoruz gibi cevaplar alıyorum. Bir süre sonra bir de mailleştik cici bayan ile cevap yine yoğunluktan dolayı sürecin beklemede olduğu yönünde oldu. En sonunda pes ettim, dedim ki tamam daha sormayacağım. Bütün bu görüşmeler esnasında da görüştüğü tüm adaylara mail yolu ile döndüğünü söylemiş olması da artı puan mı eksi puan mı bilemiyorum.

Bu süreç içinde tabir i caizse köprünün altından ne sular aktı, neler oldu, neler geçti, neler değişti filan bir de baktım ki tam tamına 6 ay geçmiş üzerinden! Yarım yıl!

Bir akşam uyuyamadım ve dedim ki kariyer hesabıma bir giriş yapayım. Ne var ne yok bakayım. Bir baktım bir mektup? Açtım.

Gönderici: Otomotiv sektöründe öncü firma

Başvurunuza teşekkür ederiz ama size olumsuz dönüş yapmak durumundayız tadında bir cevap. Güldüm 🙂 Sağlık olsun derken mektubun son satırında ne göreyim?

XXX İnsan Kaynakları Müdürlüğü – Dıııııtttt yanlış cevap, yandınız sevgili öncü firma!

Gizli ilan açmanın tüm ambiyansı yok oldu gitti.

En başta insan kaynakları ciddiyet ister bir iştir derken tam da bunu kastediyordum. Çünkü bu tarz dikkatsizlikler, özensizlikler maalesef kurumunuzun imajını ze-de-li-yor!

Bu minik anekdottan alacağımız minnoş dersler;

Ders 1: Gizli ilanı mecbur değilsen açma. () Niye buna mecbur olunur ki sorusunu duyar gibiyim, inşallah başka bir yazıda..

Ders 2: Mülakat ve değerlendirme sürecini bu kadar uzatma.

Ders 3: Geri dönüşleri zamanında ve belirlediğin şekilde yap.

Ders 4: ve bence bu olay için en önemlisi: Kurun adını gizleyerek açtığın ilanlara firma bilgileri açık dönüş yapma!

 

IMG_6676

 

Bir İkcı Dramı: Seç ama Yerleştirme

Insan kaynakları departmanında çalışanlar da, çalışmayanlar da, çalışmak isteyenler de az çok insan kaynakları departmanının ne iş yaptığı konusunda bir fikre sahiptir. Bir de insan kaynakları hakkında hiçbir fikre sahip olmadan öylece departman hakkında konuşanlar var ama oralara hiç girmeyeceğim. Çünkü girersem gerçekten çıkamam ve belki sayfalarca yazarım.

İnsan kaynaklarının temel fonksiyonlarından birisi ve belki de popüler kültürde en yaygın olarak bilineni seçme yerleştirme sürecinin yönetimidir.

Seçme yerleştirme gibi soft süreçler firmadan firmaya uygulamada değişiklikler gösteren süreçler olmakla beraber bazı ana noktalarının da olduğu açıktır. Bunları kabaca şu şekilde sıralayabiliriz.

Pozisyon ve detaylar belirlendikten sonra; iç aday var ise değerlendirilir, yok ise ilanlar çıkılır, ilk mülakatlar, testler, teknik mülakatlar, kişilik envanterleri, referans araştırmaları, iş teklifi ve üst yönetim ile tanıştırma bu sürecin ana başlıklarındandır. Ki bence bunlar hemen hemen her pozisyon için uygulanması gereken adımlardır.

Şimdi size bir örnek olay yazayım ki bu durum hemen hepimizin başına gelmiştir. Gelmediyse de emin olun hayatınızda bir kere de olsa yaşayacaksınızdır bunu 🙂

Bir İK cı var, adı ne olsun? Vadullah! Ortalama sürede iş tecrübesi var ama idealist. Kurumsallığı kendine ilke edinmiş şirketle yol almak temel hedefi.. Ama gel gelelim ki bu fikirlere yakın olduğunu her fırsatta dillendiren ama icraatta işlerin biraz farklı işlediği bir kurumda şirkette çalışıyor. Bu durumu bazı zamanlar çok dert edinse de bazı zamanlar düşünmüyor ve anın tadını çıkarmaya odaklanıyor.

Vadullah’ın temel işi seçme yerleştirme olduğu için bol bol görüşme yaparken, bir gün –ki açık pozisyonu var- değişik bir aday ile tanışıyor. Adayın ilgili pozisyon ile uyuştuğu yönler: Standart dışı olacak şekilde akıcı bir iletişim, işe çok ama çok istekli ve inovasyona yatkın. Genel itibari ile ön mülakata en fazla 30 dk ayırdığı bu dönemde bu adayı tam tamına 55 dk dinliyor ve etkileniyor. Hemen akabindeki birkaç gün içerisinde teknik mülakata da alınmasını sağlıyor ve ne hikmettir ki teknik mülakat yapan kişi de adaydan etkileniyor. İşte! diyor sevgili Vadullah buldum bu pozisyonun doğru kişisini 🙂

Teknik mülakatı yapan kişimiz, hiç vakit kaybetmeden en tepe yönetici ya da şirket sahibi de görsün istediği için onunla da tanıştıralım derken sevgili patron adayı görüp ortalama bir süre görüştükten sonra “hayır, olamaz” diyor. Sebep yok! Açıklama yok! Malumat yok! Sonrasında zavallı Vadullah o adayı öylece gönderiyor ve tabii bu durum içine dert oluyor. Bir süre o adayın başka yerlerde işe girebilmesi için uğraş veriyorsa da istediği sonucu yakalamıyor ve psikolojik olarak başarısızlık algısı ile daha çok üzülüyor.

Buradan çıkarılacak ders ya da dersler nedir?

İnsan kaynakları departmanı çalışanı adaylarla öyle duygusal bağlar kurmamalı ve işe alınmadılar diye öyle hüzün yapmamalıdır.

Bence her aday ile patron tanışmamalı, çünkü patronlar da zaman zaman kuşak farkından doğan gelişim fırsatlarını görmez ve ön yargılı olabilirler.

Not: Bu yazı öyle bir anda dile dökülmüş, yaşanan gerçek ve hissedilen duyguyu Richter ile ölçümlemiştir 🙂

Seçme Yerleştirmede Etik Miyiz?

Bu gün sokağa çıksak, karşımıza çıkan kişilere sorsak? İşinizde etik bir şekilde çalışıyor musunuz diye, anlamını bilen on insandan dokuzu evet cevabını verir. Tabi uygulamaya bakıldığında ne kadar etik olduğumuz tartışılır.

Ülkemizde iş etiği sözünü son zamanlarda duymaya başlasak da okumuş olduğum bir akademik yazıdan aldığım bilgiye göre; iş etiğinin insanoğlunun ilk ticari faaliyetlerinden bu yana var olduğu söylenebilir. (İş Etiği ve İş Etiğinin Yayılım Süreci)

Etik; genel itibariyle yazılı olmayan ama uyulması gereken kurallar bütünü olarak adlandırılabilir. Her mesleğin kendisine göre bir takım etik kuralları vardır.

Mesleki anlamda iş etiğine değinmek isteyen ben de tabi bir insan kaynaklarının etik kurallarının en çok çiğnendiğini düşündüğüm seçme yerleştirme konusunu ele almak istedim.

Seçme yerleştirmenin etiği nedir diye düşünürken işte bunları çıkardım:

Cv eleme (cv tarama) aşamasında ayrım yapılmamalı.

Cinsiyet ayrımı başta olmak üzere hemşerilik kavramı, aynı üniversiteden mezun olmak deyimi, burcumuz aynı, ismimizin anlamı aynı vs vs gibi durumlar bu aşamada kesinlikle devrede olmaması gereken durumlar diye düşünüyorum.

Süreç boyunca nüfuzlu kişi yakınları seçme, tabiri caizse torpilden uzak durulmalı.

Bu adayın dayısı şurada müdür, burada belediye başkanı. Az işimi yapmadı senin baban gibi düşünceler uzak durulmalı ki eşitlik ve adalet kavramlarının dışına çıkılmamış olsun.

Mülakat planlarken her iki tarafın uygunluğu gözetilmeli.

Görüşme organizasyonu sırasında sizi şu saatte sizi görüşmeye bekliyoruz demek yerine, sizin ve bizim uygun olacağımız bir görüşme planlamak isteriz gibi ifadeler kullanmak gerekir. Sabah arayıp öğleden sonraya görüşme talebinde bulunmak çok doğru bir davranış değildir. İşe ihtiyacı varsa gelsin kardeşim tavrını lütfen aklınızdan çıkarınız.

Özel hayatı didikleyen sorular, aman dikkat!

Adayın özel yaşamına müdahalede bulunacak soruları sormak yine etik dışı olduğunu düşündüğüm bir noktadır.

Yeni evlisiniz, çocuk yapmayı düşünüyor musunuz? Herhangi bir siyasi parti ya da kuruma üye misiniz? gibi sorular hem adayın psikolojisine hem de şirketin kurumsal imajına zarar verir.

Sorgusuz sualsiz test uygulanmamalıdır.

En nihayetinde az da olsa karakteristik ve özel bir takım bilgilere erişmemizi sağlayabilen psikolojik ve karakter testlerini yapmadan önce adaya bunun ne için yapıldığı kısaca açıklanmalı ve kibar bir şekilde izni alınmalıdır.

 Referans kontrolünden önce bilgi ve onay alınmalı.

Eğer her şey yolunda gitti ve iş referans kontrolüne kadar geldiyse ve kişi referans belirtmediyse lütfen en son çalıştığı ya da çalışmakta olduğu yeri arayıp referans almak gibi bir gaflette bulunmayın. Kişinin iş arayışında olduğundan kurumunun haberi olmayabilir, en son çalıştığı işten hoş olmayan sebeplerle ayrılmış olabilir. Kişiyi arayıp referans talep edilebilir yada mevcutta verdiği referanslar hakkında görüşme için izin istenmelidir.

Kişisel seçimler sorgulanmamalıdır.

Karşınızdaki adaya, dini, ırkı ve Türkiye’de de belki imkânsız gibi görülebilir ama cinsel tercihini bile sorgulayacak sorular sormaktan kaçınınız.

Bu konu ile ilgili 2015 Peryön İnsan Yönetimi Kongresinde Doç.Dr. Erdem Özdemir ve Sayın İpek Aral’ın yönettiği çok başarılı bir sunum vardı, konu ile ilgili yasal konular için önceki yazılarımdan Bir Peryön Macerası’na bakabilirsiniz.

Ve son olarak son günlerde çook konuşulan Gloria Otel’in yaptığını yapmayınız. Neydi o diye merak edenler burayı tıklayın lütfen…

İçimdeki Ses: Yazdıklarımı şöyle bir okudum da yukarıda yazılan yedi maddenin yüzde ellisinden fazlasını yaşayarak öğrenip, mini tecrübelerime dayanarak yazmışım…

Teşekkür: Bu yazıyı hazırlamamda her anlamda bana destek olan Av.Alper Yılmaz’a teşekkürlerimle…

images

Referans Dediğin Rezil de Eder Vezir de

Bir ilan gördük, başvurduk, görüşmeler silsilesini fevkalade bir başarı ile geçtik.

Peki, bitti mi? Hayır!

Daha ne olsun dediğinizi duyar gibiyim. 🙂

Artık işverenler ve işverenin bir anlamda temsilcisi olan insan kaynakları çalışanları meslektaşlarım; yetenek, yetkinlik, başarı, deneyim ve eğitim gibi başlıkların haricinde nasıl bir çalışan, nasıl bir yönetici, nasıl bir ekip arkadaşı olduğunuzu anlayabilmek; sosyal ilişkilerinizdeki davranışlarınız hakkında fikir sahibi olabilmek adına “referans talebi” ile adaylara dönüş yapmaktadır.

Referans; Fransızca bir kelime olup, kökeni Latincedir. Sizi tanıyan kişilerin iletişim bilgileri ile birleştirilip ortaya çıkarılan bir kaynak anlamına gelen bir sözcüktür.

(tanımı, okuduğum bir iki şeyden ben oluşturdum. 🙂  )

 

Kariyer.net in yaptığı bir araştırmaya göre adayların %64 ü referansların aranmadığını düşünmektedir. Fakat referans, referans talebi/araştırması son yıllarda fazlasıyla önem kazanmıştır ve daha da kazanmaya devam edecektir.

Sektöre, pozisyona ve istenen niteliklere göre farklılıklar gösterebilmekle beraber, genel itibari ile iki adet referans göstermek, bizler için yeterli olmak noktasındadır.

 

images

Peki, referans verirken olmalı ya da olmamalı dediğimiz noktalar nelerdir:

 

  • Öncelikle yalan beyanda kesinlikle bulunmayın. Tanımadığınız ya da oturup bir iki kez sohbet ettiğiniz birini referans yazmayınız.
  • Referans vereceğiniz kişi aile bireyiniz, kankanız, sevgiliniz olmasın.
  • Referans göstereceğiniz kişi mümkün ise en son çalıştığınız yerden; tercihen birlikte çalıştığınız yöneticiniz olmakla beraber, başka bir yönetici, ekip arkadaşı ve belki astınız olarak çalışan da olabilir.
  • Daha etkili olacağı yanılgısına kapılıp, bakan, belediye başkanı, vali, milletvekili ya da siyasi parti ile ilgili bir görevli yazmamalısınız.
  • Eğer yeni mezun iş arayan konumunda iseniz eğitim öğretim hayatınızdan bir referans seçmek daha isabetli bir karar olabilir. Ya da sivil toplum örgütü, dernek, kulüp gibi çalışmış olduğunuz yerler var ise buradaki yöneticilerden de seçilebilir.
  • Size referans olmasını istediğiniz kişilere; İK cı sizden referans talebinde bulunduğunda değil, iş başvurularınıza başlamadan önce haber vermeli ve iznini almalısınız.

 

Eğer imkanınız var ise referans talebinde bulunduğunuz kişilerden kağıt ortamında  ya da e-posta yolu ile referans mektubu talebinde bulunabilirsiniz.

Git gide önem kazanmakta olan referans talebi konusu, profesyonel yönetim ile paralel giden ve üzerinde çalıştığımız pozisyona doğru adayı yerleştirebilmek adına önemli bir uygulamadır.

Referans talebi ve araştırması sürecinin insan kaynakları yöneticilerinin aday hakkında ölçülemeyen değerleri test etme konusunda etkin bir yol olduğuna inanıyorum.

 

Kim Demiş 35 Yaşını Aşmamış Diye!

Geçtiğimiz dönemlerde yaşadığım trajikomik bir diyalog beni böyle başlığa ve böyle bir konuya sevk etti arkadaşlar.

Bilişim sektöründen orta büyüklükte bir firmaya ait olduğunu düşündüğüm bir ilan gözüme ilişti. İlk bakışta bir ilanın içermesi gereken her şey tamam gibi gözüküyordu. Aranan nitelikler, kısa bir iş tanımı, lokasyon vs. Merak edip, kurucu ortaklarından biri ile irtibata geçtim ve pozisyondan tam olarak beklentileri ve görevin detayları neymiş öğrenmek istedim.

Sıkı durun!

Yanıt; gülsem mi şaşırsam mı dedirten cinsten.

“Biz bu pozisyon için 30 yaş üzeri birini düşünüyoruz, yani siz uygun değilsiniz!”

İşte bu cevap beni hem şaşırttı hem güldürdü.

Yani yaşın iş üzerinde bir etkisi var mı? Elbet var.

Biyolojik olarak bile belli bir yaşın üzerinde öğrenme yetisinin azaldığı bir gerçek. Ama iş görüşmelerinde daha doğrusu görüşmelerin arifesinde, cv taramalarımızı ya da başvurularımızı değerlendirirken yaş konusu bizler için bir eleme unsuru olmamalı.

Capital Dergisinde okuduğum bir yazıda şöyle bir araştırmadan bahsediliyordu.

Dünyanın önemli insan kaynakları firmalarından biri olan Hay Group’un 3000 kişilik bir grupta yaptığı çalışmanın sonuçlarında; 50 yaşın üzerindeki kişilerin %80i işe alımlarda yaş faktörünün kesinlikle önemli olduğuna inanırken; sadece %7 lik bir kısım bu soruya emin olmadıklarına dair yanıt vermekte.

Bu araştırmaların bana, birçok başvurunun yaştan dolayı elendiğini ya da neden elediğimiz konusunda geri dönüş yapmadığımız için adayın bunun sebebini “yaş” olarak algılamış olduğunu gösteriyor.

İnsan kaynakları çalışanları olarak her pozisyon için klişeleşmiş “Tercihen 35 yaşını aşmamış” ibaresini mümkün olduğunca belki de hiç kullanmamamız gerektiğini düşünüyorum.

Unutmayalım ki artık iş görüşmelerinin temelinde yetkinlik, beceri, nitelik, başarı gibi anahtar kelimeler var ve bizler mülakatlarımızı, aday taramalarımızı bu konulara odaklanarak yapmalıyız.

Doğru adayı doğru pozisyonlarda değerlendirebilmek dileğiyle…